Aziz Dava Arkadaşlarım,
Değerli Belediye Başkan Adaylarımız,
Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler,
Maşallah heyecanınız hayranlık uyandırıyor.
Allah nazardan saklasın, coşkunuz muazzam bir uyanışı müjdeliyor.
Sizleri selamların en güzeliyle selamlıyorum.
Hepinize hoş geldiniz diyorum.
Ankara Kapalı Spor Salonu’na teşrif eden her kardeşimi hasretle kucaklıyorum.
Yurdumun dört bir köşesinde hayat mücadelesi veren değerli vatandaşlarıma sevgi ve şükranlarımı sunuyorum.
Cenab-ı Allah’tan hepinize sağlık, afiyet ve esenlikler diliyorum.
Ülkemizin en hassas döneminde yapılacak olan 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerine 67 gün kala belediye başkan adaylarımızın takdim ve tanıtımını yapmak maksadıyla toplandık.
Ne mutlu bizlere ki, inançlıyız, ilkeliyiz, iradeliyiz, istekliyiz, itibarlıyız, elbette sonuna kadar Ülkücüyüz.
Buna karşılık ihanetin, işgal ve istila emellerinin iki cihanda da can ve kan düşmanıyız.
“Beka İçin Milli Karar, Cumhur İçin İstikrar” diyor, adımlarımızı hızlandırıyoruz.
Çünkü yapacaklarımız pek çoktur.
“Sağduyunun Birlikteliği, Cumhur İttifakı” diyor, anılarımızı atiye taşımak, parlak bir geleceğin kilidini açmak için çalışıyoruz.
Çünkü işimiz çok, hedeflerimiz büyük, yükümüz ağırdır.
İnanıyorum ki 31 Mart 2019’da “Türkiye Ehline Emanet” edilecektir.
İnanıyorum ki, Türkiye’nin önünü kesmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
Bayrakla dertleşen, toprakla birleşen, can verip devleşen kahramanlar olduktan sonra, ölürsem şehit kalırsam gazi diyen inanç kaleleri bulunduktan sonra hangi melun kuvvet, hangi kudurmuş niyet Türk milletini durduracaktır?
Hiçbir zalim, hiçbir hain aklından çıkarmasın ki, sınırda nöbete ihtiyaç varsa, bir sela yeter bu aziz ve necip millete.
Ateş bacayı sarmışsa, ne gam ne tasa, söndürecek cesaret vardır.
Belalar kol geziyorsa silip atacak dirayet vardır.
Karamsarlık bulutları birikiyorsa dağıtacak kifayet vardır.
Zalimler toplanıp yıkım için fırsat kolluyorlarsa hepsini def edecek hamiyet vardır, heyecan vardır.
Bunların hepsi buradadır, bu salondadır, hamd olsun zafere inanmış, sefer için de son hazırlıklarını tamamlamışlardır.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket kahramandır, korkusuzdur, fedakârdır, sabırlıdır, vicdanlıdır, tutarlıdır, akıl doludur, nitekim vatan ve millete sevdalanmış yüreklerin muhteşem mecmudur.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
İçinde bulunduğumuz zaman kesiti, aynı zamanda kutlu davamızın üç önemli gelişmesinin yıldönümüne tekabül etmektedir.
Bunlardan ilki 9 Ocak 2019’da Ülkü Ocaklarımızın kuruluşunun 50’inci yılıdır.
Kurumsallaşma ve olgunlaşma seviyesine nice badireleri geçerek ulaşan Ülkü Ocaklarımızla her daim iftihar ettik, varlığının devamı, daha da güçlenip Türk gençliğinin sesi olması hususunda üzerimize düşen sorumlulukları harfiyen yerine getirdik.
Ülkü Ocakları Türk-İslam ülküsünün bereketli yurdu, Türklüğe mensubiyet şuuru, İslam ahlak ve faziletine bağlılık ve sadakat yuvasıdır.
İkinci olarak, tam 26 yıl önce, yani 24 Ocak 1993’te, Milliyetçi Çalışma Partisi’nin 4’üncü Olağanüstü Kongresi yapılmıştı.
Bu Kongrede MÇP-MHP bütünleşmesi sağlanmıştı.
Elbette üç hilal amblemi altında partimizin ismi tekrar MHP olarak kabul ve tasdik görmüştü.
Rahmetle andığımız merhum Başbuğumuz Türkeş Bey bu vesileyle demişti ki:
“Artık dedelerimizin azamet ve ihtişam sembolü diye isimlendirdiği şanlı üç hilalimiz, yine şerefli bir mücadelenin adı olarak tarih sayfalarına yazılan Milliyetçi Hareket ismi, 12 Eylül’den bu yana olduğu gibi, sadece gönüllerimizde yaşayan bir sevgi unsuru olmaktan çıkarak, hukuken ve fiilen de siyasi hayatımızdaki yerini alma imkânına kavuşmuştur.”
Birleşip bütünleştik, ayrılık yok, birlik var dedik, Milliyetçi Hareket Partisi’ni ülkü ve ilkelerine uygun şekilde Türk siyasetindeki onurlu mevkiine bir kez daha taşıdık.
27 Aralık 1992 Kongremizde partimizi bölüp parçalamak istemişlerdi.
Türkeş’siz bir parti planlamışlardı.
Aynı isimler 12 Eylül sonrası bu işin bittiğini, boş işlerle uğraşıldığını, gayretlerin boşuna olduğunu söylemişler, üstelik farklı siyasi partilere postu sermişler, kapağı atmışlardı.
Benzerlerine yakın bir dönemde de şahit olunmadı mı?
Yükseliş Koleji’ndeki oyunların, Türkeş’siz MHP peşine düşenlerin çok değil, birkaç yıl önceye kadar farklı isimlerle aynı tür komplolara heves ettikleri görülmedi mi?
Ancak unuttukları veya bilmedikleri bir gerçek vardı:
Bu dava dualıdır, bu dava ihlaslıdır, bu dava kutludur, bu dava şehitlerin kanı üzerinde imanlı kalplerin feragatleriyle yükselmiş, bugünlere gelmiştir.
Biliniz ki, mert kovalar, namert kaçar.
Davamıza gölge düşürenler kaçmaya mahkûmdur.
Bunlar kaçtıkça biz kovalamaya mecburuz. Bunu da seve seve yapacağız.
Acizler için imkânsız, korkaklar için müthiş gözüken şeyler kahramanlar için idealdir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket için imkânsız diye bir şey yoktur.
Böyle bir şey kitabımızda yazmaz, yazmamış, asla da yazmayacaktır.
Türk milletine hizmet yolunda zorluk varsa aşacağız, imkânsızlık varsa mutlaka üstesinden geleceğiz.
Hep söyledim, yine söylüyorum, iman varsa imkân vardır, irade diriyse istiklal güvendedir, istikbal güvence altındadır.
Gerisi masaldır, hikâyedir, palavradadır.
Bir Türk dünyaya, inanmış bir Ülkücü asırlara bedeldir.
Allah’ın izniyle önümüzdeki yüzyıllarda da üç hilal tıpkı ecdadımızın zaferlerine mihmandarlık ve müşahitlik yapar gibi gururla dalgalanacak, Türk milletinin gelecek umudu olacaktır.
Sözümüz sözdür, başarmaktan başka seçeneğimiz yoktur.
Üçüncü olarak, önümüzdeki 9 Şubat günü, Milliyetçi Hareket Partisi’nin 50’inci yıldönümünü şölen havasında ve çok görkemli bir şekilde kutlayacağız.
50 yıla neler sığmadı ki?
50 yılda neler yaşanmadı ki?
50 yılda hangi çileler çekilmedi ki?
50 yılda sevdalar birbirine eklemlendi, gönüller tutuşup Türk-İslam ülküsüyle yandı.
Yandıkça yükseldik, yandıkça güçlendik, yandıkça hamlıktan olgunluğa geçiş sağladık.
Mücadelemiz kolay değildi, ucuz değildi, uyduruk hiç değildi.
1948’de Millet Partisi’yle başlayan doğuş, Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’yle doğruluşa, buradan da 9 Şubat 1969’da Milliyetçi Hareket Partisi’ne adım adım, aşama aşama, perde perde ulaşmıştır.
Siyasi hayatımızın yol haritasını çizen, elden ele mücadeleyi sürdüren, demokrasiye ve millete muhabbetten bir an olsun ayrılmayan dava ve siyaset büyüklerimizi, tüm şehitlerimizi hürmetle anıyorum.
Merhum Mareşal Fevzi Çakmak’a, merhum Osman Bölükbaşı’na, elbette merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.
Partimizin yaşı 50’dir, siyasetimizin yaşı 71’dir, davamızın yaşı Türklüğün yaşıyla eştir, eşittir.
Atilla kırbacını Roma’ya vururken biz şahittik.
Hunlar Avrupa’yı titretirken biz vardık.
Orhun Anıtları dikilirken biz oradaydık.
Ötüken’den çıkıyor, Bozkurtla yürüyor, Issık Gölü’nde soluklanıyor, Orhun’dan kana kana içiyor, Tanrı Dağı’nın eteklerinde güneşe buz veriyorduk.
Bedir’in aslanlarıyla aynı mevzideydik.
Müşriklerle boğuşan mümin kalplerin hemen dibindeydik.
Haçlıları boğan kudrettik, rezil akınları durduran kuvvettik.
Söğüt’te çadır kuran bizdik, İstanbul’u fetheden yürek ve yüksek vasıf bizdendi.
Çanakkale’de iman siperi, Sakarya’da istiklal mihveri, Büyük Taarruzda ileri atılan kurtuluş hedefiydik.
Devleti kuran, vatanı kurtaran, milleti kucaklayıp mihnetleri ve müşkülatları yere seren cesaret bizdik.
Biz Milliyetçi-Ülkücü Hareketiz, biz Türklüğün ve Türkiye’nin beka davasıyız.
Biz “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözüne bağlanan, “şehitler ölmez vatan bölünmez” diyen ferasetiz, basiretiz, teslim olmaz bedeniz.
Diyorum ki, nice 50 yıllara, nice 500 yıllara doğru bu dava yürüsün dursun.
Şehitlerimiz ve gazilerimiz emin olsun mücadelemizden taviz vermeyeceğiz, ülkülerimizden sapmayacağız.
Yastığımız mezar taşı, yorganımız toprak olsun, biz bu yoldan döner isek namus bize ar olsun.
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
Öyle bir dönemdeyiz ki, hem tarih yazıyor, hem de yazılan tarihe şahitlik ediyoruz.
Milliyetçi Hareket Partisi 50 yıllık birikim ve tecrübesiyle, 50 yıllık ilke ve tutarlılığıyla, 50 yıllık siyasi ahlak ve ağırlığıyla Türkiye’nin önünü açıyor, serpilip gelişmesine destek veriyor.
Herhangi bir çıkar gözetmeksizin, herhangi bir pazarlık veya al-ver sürecine dahil olmaksızın milli bekamızın haklarını savunmak için fedakarlıksa fedakarlık, mücadeleyse mücadele, bedelse bedel, kısacası ne gerekiyorsa onu yapıyoruz.
31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerini de bu şekilde kavrıyoruz.
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleriyle birlikte ülkemiz yeni bir hükümet sistemine geçmiştir.
Bu tarihi bir eşiktir.
15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünü dikkate alarak bu geçişi düşünüp planlayan Cumhur İttifakı’dır.
Bu geçişe onay veren büyük Türk milletidir.
Cumhur İttifakı cumhurun özlemlerini şuurla benimsemiş, Türkiye Cumhuriyeti’ni yükseltme amacına sebatla odaklanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti sistemsel yenilenmeyi başarmış, bunu da başkalaşmadan değişerek elde etmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyice yerleşip kökleşmesi hayat memat konusudur.
1 Nisan sabahı için felaket senaryoları yazanların hevesleri kursaklarında kalacaktır.
Bu yeni sistemin mimarlarından birisi de Milliyetçi Hareket Partisi’dir.
İçinde olduğumuz, payımızın bulunduğu, var olması için çaba sarfettiğimiz bir hükümet sisteminin güçlenmesini istemek, kurum ve kurallarıyla derinlik kazanmasını amaçlamak tutarlılıktır, doğru bir siyasetin tezahürüdür.
Yaptığımız ve yapacağımız da budur.
Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümüne, yani 2023’e; huzur, istikrar, derlenmiş toparlanmış, kronik sorunlardan kurtulmuş şekilde mutlaka erişeceğiz.
31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri yeni hükümet sisteminin ilk demokratik imtihanıdır.
Bu imtihandan alnımızın akıyla çıkmamız aynı zamanda beka meselesidir.
Bu imtihanda başarılı olmak aynı şekilde milli bekamızın haysiyet konusudur.
Elbette bugüne kadar aday olarak ilan ettiğimiz 863 belediye başkan adayımızın seçilmesini istiyoruz.
Elbette Cumhur İttifakı’nın zafere imza atmasını, bununla birlikte il, ilçe ve büyükşehir belediye meclislerinde daha çok temsil edilmeyi amaçlıyoruz.
51 ilimizdeki il genel meclislerine daha fazla girelim, daha çok yer alalım arzusundayız.
Ancak önümüzdeki seçimde bizim için beka her şeyin önünde ve üstündedir.
Beka yoksa belediye taş yığını, beton yıkıntısıdır.
Beka yoksa yani var oluşumuz hücum ve hüsrana uğramışsa, ne yapalım belediyeyi, nasıl yapalım siyaseti?
Malum zillet korosu hep bir ağızdan soruyor, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin bekayla ne ilgisi varmış?
Hezeyan çukuruna düşen zillet neferlerine göre, yerel seçimler ülke bekası için önemli değilmiş.
İnce ince nifak taşları döşeyen, kıyıda köşede, orada burada partisinin genel başkanını hedef alan bir zat da, Cumhurbaşkanı adaylığında yaşadığı şok ve hezimeti atlamadığından ağzından çıkanı kulağı duymayacak bir noktaya savrulmuştur.
Aklı epey incelmiş bu zavallıya göre, sadece bir yerel seçimi beka sorunu olarak millete anlatmak olsa olsa zeka sorunuymuş. Bu yaklaşımdan da uzak durulması lazımmış.
Gerçi gafile kelam, nafile kelamdır, ama yine de biz hak edene hak ettiği gibi söyleyeceğiz.
Bu ucube zihniyete layık olduğu muameleyi yapacağız.
Vay densiz vay, bekayı zekâ sorunu olarak görmek ancak senin gibi mankurtların işidir, ancak senin gibi sabah başka akşam başka konuşan çarkı feleklerin üslubudur.
Zillet beğenmedi, zillet sevinmedi, zillet takdir ve tebrik etmedi diye bekamızı yok mu sayacağız?
Kaldı ki, CHP-İP-HDP-PKK-FETÖ’den oluşan, arkalarında Türk düşmanlarının bulunduğu zillet koalisyonu 31 Mart’ı beka görseydi biz kendimizden şüphe eder, acaba doğru mu yapıyoruz diye kendimizi sorgulardık.
Bilenlerle bilmeyenler, samimiyetle sahtekârlık hiç bir olur mu?
Günahla sevap hiç aynı olur mu?
Bekayla bozguncu emeller hiç yan yana gelir mi?
Be hey cahil, be hey zalim, be hey zillet ittifakı, hakla batılın, doğruyla yanlışın, caniyle şehidin, aynı safta toplandığını, aynı hizaya geldiğini bir kez olsun gördünüz, bir kez olsun duydunuz mu?
Kimin ne söylediğinin önemi yoktur.
31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri beka seçimidir.
Bakınız çevrenize, huzurlu bir tek coğrafya, iç denge ve barışını tesis etmiş bir tek ülke görebilecek misiniz?
Balkanlar sarsılıyor, özellikle Makedonya kaynıyor.
Avrupa sancılı, Kafkasya sallantıdadır.
AB’de kanama vardır, Londra-Brüksel ilişkisi karmakarışıktır.
Dahası güney sınırlarımız boyunca kanlı ve karanlık bir hesap görülmektedir.
Her yer karışık, her taraf karanlıktır.
Küresel emperyalizm şirret oyun peşinde, habis senaryosunu icranın derdindedir.
Fırat’ın doğusunda neyin olacağı belli değildir.
Gündemde olan güvenli bölge teklifleri masadadır, ne var ki boyutunu, ne getirip ne götüreceğini, dahası içeriğini tam bilen de yoktur.
ABD’nin dayattığı güvenli bölge teklifiyle terör örgütlerinin güvenliğini sağlama gayesi ön plandadır, son tahlilde milli bekamız risk ve tehditlerin markajındadır.
Yeni bir Barzani modeli kafalardadır, yeni bir özerk yapılanma gündemin başköşesindedir.
Geçen hafta Türkiye’yi ziyaret eden ABD’li Senatörün YPG’yi PKK’nın politik kolu olarak itiraf ve ifadesi hala akıllardadır.
ABD’nin Suriye’den çekildim çekiliyorum iddiaları her geçen gün anlam ve inandırıcılığını kaybediyor.
Menbiç’te, Afrin’de ABD’li askerlere yönelik peş peşe manidar saldırılar gerçekleşiyor.
Ve Türk milleti Fırat’ın doğusuna girilmesini, teröristlerin imha edilmesini sabırsızlıkla bekliyor.
Kaybedilen her gün, her saat, her an aleyhimizedir.
Fırat’ın doğusu hainlerden temizlenmedikten sonra vatan tehlikededir.
Sınırlarımızdan başlayarak 30 km’lik derinliğe kadar bir güvenli bölge kurulacaksa, bunun denetim, kontrol ve yönetimi kesinlikle Türkiye’de olmalıdır.
Başkalarının stratejik türbülansına kapılırsak tedavisi çok zor yaralar alırız.
Başkalarının eline avucuna bakarsak yenilgi üstüne yenilgi yaşarız.
ABD’nin uluslararası hukuka tamamen aykırı, insanlık vicdanına, insan haklarına, devletlerin egemenlik haklarına bütünüyle ters teklif ve dayatmaları uygulanırsa, bilinsin ki, Ortadoğu’da önümüzdeki süreçte meydana gelecek olaylar bugünleri mumla aratacaktır.
Güvenli bölge önerisini, terör örgütlerinin güvenliği için planlayanlar ateşle oynamaktadır.
Türkiye’ye karşı güvenli bölge kurmayı aklından geçirenler gaflet ve dalaletin pençesindedir.
Türkiye Cumhuriyeti milli güvenliğini tehdit eden terör örgütleriyle mücadelede hiçbir devletten, hiçbir güç odağından müsaade istemeyecek, izin alma sırasına girmeyecektir.
Biz onuruna düşkün, adam gibi adam bir milletiz.
Biz bağımsızlığına tutkun ve bağlı bir ülkeyiz.
Hiç kimse fıtrat değişti zannetmesin, kan yine o kandır.
Menbiç Yol Haritasına uymayan, PKK/YPG/PYD’yi Kürt kökenli kardeşlerimizle ilişkilendiren ABD, kontrollü ve yönetilebilir bir istikrarsızlık sarmalıyla aziz milletimizin sabrını test etmektedir.
Az evvel temas ettiğim, MÇP’nin MHP’yle bütünleştiği 24 Ocak 1993 4.Olağanüstü Kongresi’nde merhum Başbuğumuz aynısıyla şöyle seslenmişti:
“Birlikte hayır, ayrılıkta azap vardır. Kürtler ne kadar Kürt’se biz de o kadar Kürt’üz. Biz ne kadar Türk’sek onlar da o kadar Türk’tür.”
Tekrar diyorum ki, hepimiz birlikte Türk milletiyiz.
Doğudan batıya, güneyden kuzeye tek bilek, tek nefes, tek yürek, bölünmez ve dağılmaz tek ve büyük bir aileyiz.
Ayrımız gayrımız yoktur, fitne-fesat ayaklarımızın ta altındadır.
Kürt kökenli kardeşlerimizle terör öğütleri arasında bağ kurmak tarihe hakarettir, bin yıllık hukuka ihanettir, adalete ve vicdana karşı işlenmiş en vahşi cinayettir.
Zalimlerin oyunu boşa çıkarılacaktır.
Kuşku yok ki, Fırat’ın doğusundaki terör yuvalanması ifna edilecektir.
Menbiç tepeden tırnağa arındırılmalıdır.
Geçtiğimiz yılın Haziran ayında rotası çizilen Menbiç Yol Haritasına riayet edilmelidir.
Geç kalırsak hainler gemi azıya alırlar.
Milli tezlerimizi, egemenlik haklarımızı zamanlama hatasına düşüp her seviyede savunamazsak etrafımızdaki kuşatma şiddetlenir, zalimleşir.
Unutmayınız ki, devlet bekadır.
Vatan bekadır.
Bayrak bekadır.
Türklük bekadır.
Türkçe bekadır.
31 Mart beka seçimidir.
Türk milletinin bekası da Allah’ın izni ve inayetiyle ebediyete kadar güvencede kalacaktır.
Bu nedenle 31 Mart 2019’un salimen ve selametle geçilmesi şattır.
Siz bakmayın zillet ittifakı onu demiş, bunu söylemiş.
Siz bakmayın kim kime kulp takmış, kim kiminle düşüp kalkmış.
Tarih ne diyor ona bakın, millet ne diyor ona bakın, ecdat ne diyor ona bakın, 50 yıllık şerefli mazimiz neyi işaret ediyor, neyi ifade ediyor ona kulak verin.
Nefsimize diz çöktüremezsek, davamızı devleştiremeyiz.
Ben dersek, bencilce hareket edersek, davayı yüceltemeyiz.
Cumhur İttifakı Türkiye’nin geleceğini kuruyor. Buna uygun karar ve hazırlık içinde olmalıyız.
Hem belediye hem de beka diyor, tarihi ittifakımızı koruyoruz.
İlle de bir tercih yapacak olursak on defa, bin defa, on bin defa beka diyeceğimi de herkesin bilmesini istiyorum.
Şimdi size soruyorum, cevabınızı çok gür bir şekilde duymak ve duyurmak istiyorum:
31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerine hazır mısınız? (Evet)
Cumhur İttifakı’nın hedeflerine ulaşması hususunda tüm gücünüzle çalışacak mısınız? (Evet)
Belediye başkan adaylarımızı şehirlerinizin yönetimine getirecek misiniz? (Evet)
Doğrudan aday çıkarmadığımız seçim çevrelerinde Cumhur İttifakı’nın adaylarına gönül huzuruyla destek olacak mısınız? (Evet)
Zilleti mağlup edecek misiniz? (Evet)
Söz veriyor musunuz? (Evet)
Allah hepinizi var etsin, inancınız, heyecanınız mücadelemize şevk katıyor, cesaret aşılıyor, ben de diyorum ki, “Beka İçin Milli Karar, Cumhur İçin İstikrar”
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Rehavete kapılmadan, gevşemeye müsaade etmeden, yılgınlıklara prim vermeden, ihmale düşmeden, umutsuzluğa kapalı durarak 31 Mart seçimlerine hazırlanacağız.
Bunun için çalışıyor, çabalıyor, amansız bir mücadele veriyoruz.
Karşılıksız sevdiğimiz milletimize hizmet etmek için dürüst, temiz ve yetişmiş kadrolarımızla, üretken belediyecilik vizyonumuzla Milliyetçi Hareket’i zafere ulaştırmayı amaçlıyoruz.
Ne mutlu bizlere ki, partimizin her kademesinde görev alan değerli arkadaşlarım uyum, inanç, samimiyet ve bağlılıkla üzerlerine düşen görevleri titizlikle yapıyorlar, bundan sonra da yapacaklardır.
Ümidim ve beklentim de budur.
Genel merkez yöneticilerimizden il, ilçe ve belde teşkilat mensuplarımıza, adaylarımıza ve sandık müşahitlerimize kadar tüm ülküdaşlarım, tüm kardeşlerim başarıya inanmış, başarıya kilitlenmiştir.
31 Mart seçimlerinin hazırlık aşamasında, görevi ne olursa olsun, her arkadaşımın sorumluluğu çok fazladır.
Teşkilatımızın bütün mensupları kutlu bir emaneti taşıdıklarının bilincindedir, aksini düşünmek zaten mümkün değildir.
31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimlerinin ihtiva ettiği öneme binaen çalışmalarımızı günbegün yoğunlaştırmak zorundayız.
Cesur olacağız, özgüven içinde hareket edeceğiz, umutsuzluğu, yanımıza, yöremize sokmayacağız.
Kötümserlere ortam açmayacağız.
Karamsarlara fırsat vermeyeceğiz.
Kara propagandadan geçinenlere karşı birlik içinde olacağız, diri duracağız, saflarımızı sımsıkı tutacağız.
Cumhur İttifakı’na bağlı kalacağız, bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi adaylarının olduğu yerde partimize, AK Parti’nin adaylarının olduğu yerde AK Partiye oy ve destek vereceğiz.
Nefislerine yenilenlere, nefesi kesilenlere, yorulanlara, bireysel çıkar peşinde koşanlara, kendi hesabına değerlerimizi alet edenlere karşı uyanık duracağız, teyakkuz halinde olacağız.
Beka mücadelemizi gölgelemeyi aklından geçirenleri hep birlikte engelleyeceğiz.
Soruyorum sizlere, buna var mısınız? (Evet)
Haklı, meşru ve haktan yana mücadelemizi sonuna kadar yürütecek misiniz? (Evet)
Milliyetçi Hareket Partisi’nin kaybetmesini düşleyen ve dileyen mihraklara ağır ve okkalı bir tokat vuracak mısınız? (Evet)
Görmek istediğim tablo işte budur, bunu yapacağınıza dair inancım ve sizlere güvenim tamdır.
Birbirimize inanacağız, birbirimize destek ve dayanak olacağız.
Yeni darbe senaryoları dillendirenlerin, bunun için el ovuşturanların başına dünyayı yıkacağız.
Seçimi itibarsızlaştırmaya kalkışanlar, sandığın meşruiyetini lekelemeye yeltenenler, yalanlarla hayali seçmen üretildiğini iddia edenler beyhude yere çırpınmasın, alayının oyununu bozacağız.
CHP’nin kriz ve kaos siyasetini milli iradenin desteğiyle un-ufak edeceğiz.
Sabırla, şuurla, coşkuyla, gözümüzü yüksek ufuklardan ayırmadan, milletimizin bütün fertlerini bir, eşit ve kardeş görerek 31 Mart’ta Cumhur İttifakı’nı ve Milliyetçi Hareket Partisi’ni başarıyla buluşturacağız.
Bu tarihi görev hepimizin omuzlarındadır.
Türkiye’yi tehlikelerden muhafaza etmek boynumuzun borcudur.
Bunu da ne pahasına olursa olsun yerine getireceğiz.
“Beka İçin Milli Karar, Cumhur İçin İstikrar”
“Sağduyunun Birlikteliği, Cumhur İttifakı”
Allah bizleri mahcup etmesin.
Partimizin adayı olarak millet huzuruna çıkan dava arkadaşlarıma, Cumhur İttifakı’nın bütün adaylarına üstün başarılar diliyorum.
31 Mart akşamı hepinizden mutlu ve güzel haberler bekliyorum.
Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun diyorum.
Cenab-ı Allah yar ve yardımcınız olsun niyazındayım.
Sağ olun, var olun.
Ne Mutlu Türküm Diyene.