Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin İstiklal Marşımızın 100. yılını münasebetiyle yayınladığı mesaj şu şekilde:
12 Mart 1921’de, yani tam yüz yıl önce, istiklalimizin muazzam seslenişi TBMM’de coşku ve heyecan dalgası eşliğinde, bütün mebusların ayakta alkışlarıyla kabul ve tasdik edildi. Merhum Akif’in kaleminden dökülenler gerçekte Türk milletinin kalbinden geçenlerdi.
Hamdullah Suphi Bey’in tok ve gür sesiyle okunan İstiklal Marşımız satırdan sadıra kıta kıta döküldü. Her mısrasında özlem vardı, iman vardı, Türk-İslam ruhunun mübarek ve müstesna hisleri hâkimdi. Akif, Türk milletinin istiklal aşkını önce hissedip sonra yazdı.
Akif, Milli Mücadele’nin temel taşlarındandı. O, yalnızca eserleriyle değil, bütün varlığıyla milletin, vatanın ve mukaddesatın hizmetkârıydı. Dahası Milli Mücadele’nin üniformasız neferi olarak esaretin hasmı, zilletin karşı cephesi, istiklalin de ahlak ve haysiyet kalemiydi.
Öylesine bir ahlakla dolup taşmıştı ki, ona ahlak kahramanı demek yanlış olmayacaktır. Akif, “Ben bir yüzlü ve bir sözlü olmayı her şeye tercih ederim.” sözüyle sarsılmaz duruşunu, imanla karılmış ve şahsiyetle bezenmiş hayatını özetlemişti.
Kış aylarında giyecek bir paltosu bile olmamasına rağmen, İstiklal Marşı’nı yazmayı para almamak şartıyla kabul etmişti. Fazilet, feraset ve fedakarlık onunla mündemiçti. Kalemi, Türk milletinin varlığıyla ve ebediyyen varoluş hedefiyle sivrilmiş ve serpilmişti.
Akif, vatansever bir yürek, milletperver bir kükreyişti. Dört lisanı edebiyatıyla bilirdi, nitekim Türk olarak yazdı, Türk olarak düşündü, Türk olarak yaşadı, Türk olarak ruhunu teslim etti. Türk milleti ona şükran duydu, engin bir sevgi besledi, hafızasından hiç çıkarmadı.
Akif’i yakından tanıyan M.Cemal Kuntay bir defasında şunları söylemişti: “İlk tanıdığım zaman ona inanamadım. Bir insan bu kadar temiz olamazdı. Onun yanında insan kendi günahlarından muazdaripti.” Üstelik din/milliyet bağlamında İslamiyet ile Türkçülüğü de eklemleştirmişti.
İstiklal Marşı’mızın kabul edilişinin yüzüncü yıl dönümünde, asla korkmayacağımızı, hiçbir çılgının da bu aziz milleti zincire vuramayacağını haykırıyor, büyük vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle ve minnetle yad ediyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun diyorum.
“Türk’e hiçbir kavmin horoz olmasına tahammül edemem” diyen Akif’e, yakın arkadaşı Elmalılı Hamdi Yazır şöyle demişti: “Türk’ü ikaz; Türk’ü i’la için ancak yazdın, yüce Türklük yaşadıkça yaşar elbet adın.” Elbette yaşayacak, elbette bir daha da İstiklal Marşı yazılmayacaktır.