Aziz Dava Arkadaşlarım,
Değerli Basın Mensupları,
Kızılcahamam Patalya Otel’de, MYK ve MDK Üyelerimizle birlikte Milletvekillerimizin de katılımıyla düzenlemiş olduğumuz Müşterek Toplantı sürecinin ilk gününde sizlerle beraber olmaktan mutluluk duyuyorum.
Açılış konuşmamın başında aziz milletimize en iyi dileklerimi sunuyorum.
Bu vesileyle düzenlediğimiz basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin üzerinden yaklaşık iki haftalık bir süre geçmiştir.
Türkiye tarih bir seçimi geride bırakmıştır.
Ne var ki seçim sonuçları üzerindeki tartışmaların hız kesmediği, bilakis günbegün artış gösterdiği her türlü izahtan varestedir.
Demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla çalışır haldedir.
Milli irade sandıkta tezahür etmiş, ezcümle milletimizin takdir ve tercihi belli olmuştur.
Ancak 31 Mart seçimlerine gölge düşürmek isteyenler elbette boş durmamışlardır.
Milli iradenin ipotek altına alınmasına alenen tevessül ve teşebbüs edilmiştir.
Seçimin meşruiyetini sorgulatmak maksadıyla organize usulsüzlüklerin faili ve figüranı olanlar 31 Mart’ı sabote etmek, hile ve desiselerle seçmen iradesini sekteye uğratmak için yoğun çaba ve faaliyet içinde yer almışlardır.
Elbette vatandaşlarımızın hür iradeleriyle kullandıkları her oy değerlidir.
Sandık demokrasinin onuru, milli iradenin namusudur.
Bu onuru kirletmeye, bu namusu karalamaya hiç kimsenin haddi olmadığı gibi, buna hakkı da yoktur.
Demokrasi kültürümüzün yozlaştırılmasına suskun kalmamız, delilli-ispatlı sandık yolsuzluklarına göz yummamız kesinlikle düşünülemeyecektir.
Bu konu her türlü siyasi anlayış ve angajmanlardan tamamıyla ayrı ele alınmalıdır.
Demokrasi yara alırsa geleceğimiz tehlikeye girecektir.
Demokratik süreçleri şaibelerle boğmak, sahadaki emeği, milletimizin erdemli seçimini sandık başında tahrip ve tahrif etmek altından kalkılamayacak sonuç ve sorunlara zincirleme şekilde yol açabilecektir.
Hiç kuşku yok ki, iki günlük toplantı serimizde 31 Mart seçimlerini tüm boyutlarıyla değerlendirme fırsatımız olacaktır.
Aynı şekilde bundan sonraki siyasi gelişmeler ve muhtemel gündemlerle ilgili müessir analiz ve yorum imkânı doğacaktır.
31 Mart’ta Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın ulaştığı siyasal netice kapsamlı olarak ele alınacaktır.
Ne söyledik, neyi hedefledik, nereye ulaştık? Cevabını arayacağımız soruların ilk etabı bunlardan ibarettir.
İkinci olarak, Türkiye nasıl bir ortamda seçime gitmiş, hangi tehditlerle muhatap kalmış, milli iradenin üzerinde baskı kurmak için hangi mekanizmalar kurulmuş, hangi mihraklar sinsi kurgu yapmıştır?
Cevaplarını kuyumcu titizliğiyle araştıracağımız soruların bir diğer ayağı da bu şekilde vasat bulacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi 31 Mart seçimlerine büyük anlamlar yüklemiş, milli bekamız üzerinde derin yankıları olacağını ifade etmiştir.
Bunda da ne kadar haklı olduğumuz, ne kadar isabetli öngörüde bulunduğumuz şimdiden ortaya çıkmıştır.
Şunu bir defa gönül huzuruyla ve tam bir inanmışlıkla söylemek isterim ki, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin kazananı açık ara farkla Cumhur İttifakı’dır.
Milliyetçi Hareket Partisi ile AK Parti samimi, sağduyulu ve şuurlu bir ittifakla Türk milletinin özlemlerini seslendirmişlerdir.
Bunun aksini iddia etmek beyhude bir gayrettir.
Cumhur İttifakı’nın çağrısı hamd olsun milletimiz tarafından hem duyulmuş hem de kabul görmüştür.
Kaldı ki bu durum Türkiye için muazzam bir kazanımdır.
31 Mart’tan alınan sonuçlar, seçimsiz geçecek 4,5 yıllık zaman diliminde Cumhuriyet’in yüzüncü yıl dönümüyle ilgili yapılacak müstesna hazırlıklara güçlü bir destek; büyüyen, gelişen, vesayeti dışlayan, kalıpları kıran Türkiye’ye demokratik bir katkıdır.
Partimiz 31 Mart seçimlerinde büyük bir başarıya imza atmıştır.
Yenilgimizi gözleyenler bir kez daha ters köşeye yattılar.
Kaybedeceğimizi düşleyenler yeniden hayal kırıklığına uğradılar.
Milliyetçi Hareket Partisi safraları attı, kamburlardan kurtuldu, çok şükür istikrarlı, irfanlı, iddialı ve inançlı yükselişine devam etti.
31 Mart’ta Türk milleti bekasına sonuna kadar sahip çıktı.
31 Mart’ta Türkiye’nin önü açıldı, geleceği aydınlandı.
Aziz milletimiz Cumhur İttifakı’nı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni teyit etmekle kalmadı; istikbalin mimarı, istiklalin mihveri olarak tescilledi.
Bunu hazmedemeyenlerin ne yaptığı, ne söylediği bizim meselemiz değildir.
Herkes kendine yakışanı, meşrebine uygun olanı yapacaktır.
Bizim fitne-koliklerle meşgul olacak vaktimiz yoktur.
Siyasi düzenbazlarla, siyaset cambazlarıyla oyalanmaya, onların seviyelerine düşmeye halimiz ve hakkımız olamayacaktır.
Önümüze bakacağız, işimize bakacağız, millete hizmet yolundan ayrılmayacağız.
Dik duracağız, sağlam duracağız, adam gibi duracağız, bu suretle sarsılmayacağız, muhkem ve muteber istikametimizden asla sapmayacağız.
Çok cepheden saldırı altında olabiliriz, hiç fark etmez.
Çok aktörlü pis bir senaryonun hedefinde yer alabiliriz, ne gam ne tasa, bize sökmez, bize işlemez.
Bir olursak, birlikte hareket edersek her mihneti aşar, her melaneti yarar, her musibeti yeneriz.
Kutlu davamızdan vazgeçmeyeceğiz.
Türkiye’nin tarihsel ve egemenlik haklarını müdafaadan vazgeçmeyeceğiz.
Milli bekayı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Hakkı ve hakikati batılın yüzüne haykırmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Hıyanetle mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.
Milliyetçi Hareket Partisi tarihin doğru yerindedir.
Milliyetçi Hareket Partisi siyasetin doğru yönündedir.
Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin müşfik yüzü, tertemiz özü, kudretli sözüdür.
Unutulmasın ki, Cumhur İttifakı’nın akıbeti Türkiye’nin kader çizgisiyle kesişmiştir.
Zillet ve hezimetle yolu birleşenler Türkiye’nin karşısında mevzilenen şer ve şekavet cephesidir.
Onların yolu karanlıktır, köhnedir, kötürümdür, direkt uçuruma açılmaktadır.
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Sayın Basın Mensupları,
31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin bütün yönleriyle yorumlanması, milletimizin verdiği mesajların detaylarıyla okunması ertelenemez bir ihtiyaçtır.
Partimizin 31 Mart seçimleri üzerindeki düşünce ve değerlendirmelerini maddeler halinde ve ana hatlarıyla şu şekilde özetlemek mümkündür:
1- 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri birkaç müessif hadisenin dışında genel anlamda huzurlu ve sakin geçmiştir.
Seçime katılım oranı yüzde 85’i bulmuştur.
Demokrasimiz bir kez daha rüştünü ispatlamıştır.
Türkiye’yi kötüleme yarışına giren mihraklar, demokrasimizi yargılamaya heves eden karanlık çevreler, geleceğimizi kundaklamaya kalkışan dış güçler kaybetmiştir.
Zillet İttifakı ne yaptıysa 31 Mart’tan sonuç alamamıştır.
Yalanlar tutmamış, aldatma ve kandırma siyaseti itibar görmemiştir.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili birinci yorum ve kanaatimiz şudur: Türk demokrasisi her türlü engellemeye, karşı duruşlara, karamsar yaklaşımlara, iftiralara, yalanlara rağmen köklü ve dinamik niteliğini kanıtlamış, gelişmeye açık vasfını korumuştur.
2- 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin resmen uygulanmaya başladığı bir dönemde gerçekleşmiştir.
Yeni hükümet sisteminin istikrar içinde devamlılığı için 31 Mart seçimleri tarihi önemdeydi.
Bu kapsamda 31 Mart seçimleri, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin adı konulmamış, ilanı yapılmamış güvenoyuna dönüşmüştü.
Çünkü CHP-İP-HDP’nin başını çektiği Zillet İttifakı yeni hükümet sistemine mesafeli tavırlarını muhafaza edip her fırsatta eskiye dönmekten bahsediyorlardı.
Cumhur İttifakı’nın, 24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerinde almış olduğu demokratik desteğin gerisine düşmesi de asıl ve esas hedefleri arasındaydı.
Nitekim X+Y=Z formülüyle siyasi denklemini kurduğumuz 31 Mart seçimlerinde Z, yani MHP ile AK Parti’nin toplam oyu, 24 Haziran’ın gerisine düşmemiş, tam tersine üstünde kalmıştır.
Kısaca Z, zafer olarak tecelli etmiştir.
CHP-İP-HDP-SP ve diğer yedeklerinin zoraki ittifakı milli iradeden geçer not alamamış, ilgi görmemiştir.
Gerçekleri çarpıtmak nafiledir, zira her şey çok açıktır.
İster il genel meclis seçiminden çıkan oransal veya sayısal sonuca bakalım, isterse de belediye meclis seçimindeki tabloyu yorumlayalım, biliniz ki, sonuç asla değişmeyecektir.
MHP ile AK Parti’nin Cumhur İttifakı şemsiyesi altında yapmış olduğu hesapsız ve çıkarsız birliktelik hukuku millet nezdinde tam olarak destek bulmuş, takdir edilmiş, üstelik taraflara ihmali halinde ağır siyasi bedellere yol açacak sorumluluklar yüklemiştir.
Türk milleti Cumhur İttifakı’na güven duyduğunu açık seçik göstermiştir.
Dahası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde geleceğini görmüş, umutlarını bağlamıştır.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili ikinci yorum ve kanaatimiz şudur: Kazanan Cumhur İttifakı’dır. Kazanan Türkiye’dir, kazançlı çıkan cumhurdur, Cumhuriyet’tir, kısaca Türk milletidir.
3- Milliyetçi Hareket Partisi 31 Mart seçimlerinde;
1 büyükşehir, 10 il, 58 metropol ilçe, 78 ilçe, 89 belde olmak üzere toplam 235 belediye başkanlığı kazanmıştır.
Bin 389 belediyenin 987’si Cumhur İttifakı’nın siyasi sorumluluğuna teslim edilmiştir.
Belediye başkanlıkların yüzde 72’si Cumhur İttifak’ını oluşturan partilerin yönetimine geçmiştir.
Geldiğimiz bu aşamada karşımızdaki tablo başarı sayılmayacak mıdır?
Bunun yanında Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilere milletimizin eşsiz bir teveccühü olarak görülmeyecek midir?
Partimiz 30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçimlerine göre büyük bir sıçrama yapmıştır.
Çok şükür büyüdükçe büyüyoruz, gücümüze güç katıyoruz.
Orta Anadolu ve Karadeniz başta olmak üzere, hemen hemen tüm seçim çevrelerinde Milliyetçi Hareket Partisi hem Cumhur İttifakı içinde, hem de tek başına siyasi varlığını güçlü şekilde göstermiş, muazzez yükselişini sürdürmüştür.
Oransal olarak belediye başkanlığı sayısını en çok arttıran parti Milliyetçi Hareket olmuştur.
Üretken Belediyecilik anlayışımız tasdik edilmiş, duruşumuz sempati toplamış, fikriyatımız destek görmüş, çağrılarımız dikkate alınmış, tutarlılığımız, ilkeli tutumumuz, dürüstlüğümüz, siyasi ahlakımız, samimiyet ve safiyetimiz karşılık bulmuştur.
Elbette büyük milletimize müteşekkiriz.
Elbette üç hilali sahiplenen aziz millet evlatlarıyla iftihar ediyoruz.
Elbette tüm teşkilatlarımızla, tüm adaylarımızla, tüm sevdalılarımızla, Cumhur İttifakı’nın tüm mensuplarıyla gurur duyuyoruz.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili üçüncü yorum ve kanaatimiz şudur: Milliyetçi Hareket Partisi ile AK Parti seçimden başarıyla çıkmış, sonuç itibariyle belediye başkanlıklarının kahir ekseriyeti ehline emanet edilmiştir.
Gönül isterdi ki, daha fazla belediye başkalığı kazanalım.
Dilerdik ki, daha yüksek bir oy oranına ulaşalım.
Bu itibarla, eksiğimiz varsa tamamlayacağız.
Bütün sonuçları sandık sandık inceleyeceğiz.
Daha iyisini, daha fazlasını zaman ve süreç içerisinde el birliğiyle, güç birliğiyle, tam bir inanmışlıkla mutlaka sağlamış olacağız.
Bize bağlanan güveni boşa çıkarmayacağız.
Ümitleri heba etmeyeceğiz.
Çünkü haklıyız, çünkü sevdamız Türkiye, sedamız Türk milletinin kutlu hedefleridir.
4- 31 Mart seçimlerinde 3 bin 658 belediye meclis üyesi partimizden seçilmiştir.
Bu sayı toplam belediye meclis üyelerinin yüzde 17,63’üne tekabül etmektedir.
31 Mart seçimleri değerlendirilirken partimizin oy oranı belediye meclis sonuçları baz alınarak yorumlanmakta, kasıtlı ve yanlı şekilde devamlı yüzde 7,4 düzeyinde gösterilmektedir.
Halbuki bu iddia gerçek dışıdır.
27 büyükşehir, 17 il, 431 metropol ilçe, 36 ilçe, 33 belde de aday göstermeden Cumhur İttifakı’yla seçimlere katıldığımız açıktır.
Partimizin doğrudan oy almadığı pek çok seçim çevresi varken, oy oranımızı yüzde 7,4 göstermek haksızlıktır, adaletsizliktir.
31 Mart’ta partilerin oy dağılımı en sağlıklı şekilde il genel meclis seçimlerinde görülebilecek, en azından herkese ve hepimize hakkaniyetli bir fikir verecektir.
Bu çerçevede Milliyetçi Hareket Partisi’nin aldığı oy oranı yüzde 18,81’dir.
Ayrıca seçilen il genel meclis üye sayımız da 188’dir.
AK Partinin il genel meclisi seçiminde aldığı oy oranı ise yüzde 41,61 düzeyindedir.
Bu durum karşısında Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin toplam oy oranı yüzde 60,42 seviyesindedir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin; il genel meclis seçiminden almış olduğu oy oranının yüzde 18,81 olarak gerçekleşmiş olması birilerini fena halde rahatsız etmiştir.
Bunlar rahatsız olmaya devam etsinler, Milliyetçi Hareket Partisi de yürüyüşüne devam edecektir.
Rehavete kapılmadan mücadelemizi sürdüreceğiz.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili dördüncü yorum ve kanaatimiz şudur: Belediye meclis üyeleriyle il genel meclis üyelerinin sayısal ve oransal üstünlüğü mutlak anlamda Cumhur İttifakı’ndadır.
Zillet İttifakı’nın kanatları kırıktır.
Cumhur İttifakı’nın belediye başkanlıklarını alamadığı büyükşehir ve illerde belediye meclis üyeleri boyutuyla denetim ve kontrol görevi de cumhurun bizzat kendisine tevdi ve emanet edilmiştir.
5- Zillet İttifakı’nın ana aktörü Cumhuriyet Halk Partisi’nin özellikle 11 büyükşehirde sonuç aldığı görülmektedir.
Bu aslında nevi şahsına münhasır Pirus Zaferi’dir.
Kazanırken kayıp böyle bir şeydir.
CHP’nin yönetimini üstlendiği büyükşehir belediyelerinde meclis üyeliklerinin ağırlığı Cumhur İttifakı’ndan yanadır.
Davul onların boynunda olsa da, tokmağın kimde olduğu aşikardır.
HDP bütün imkânlarıyla CHP’ye çalışmıştır.
İP’in karanlık misyonu bütün yönleriyle deşifre olmuştur.
CHP’nin kuklasına dönenler, siyasi hülleyle ahlaki hezimet yaşayanlar, MHP’ye engel olmak, önüne geçmek amacıyla kumandayla hareket edenler iki cihanda da yatacak yerleri olmayan kötülerdir.
Bunlar PKK’nın emellerine hizmet etmişlerdir.
Bunlar Türkiye düşmanlarının gölgesine sığınmışlar, kılıcını sallamışlardır.
Başkasına kazandırayım derken kendi kalelerine gol üstüne gol atmışlardır.
Varlıklarını sadece işbirlikçiliğe, ilkesizliğe, CHP’nin kule nöbetçiliğine adayanlar 31 Mart’ta siyaseten iflas bayrağını çekmişler, çürümenin son safhasına eriye eriye geçmişlerdir.
İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Mersin’de, Antalya’da, Bursa’da Zillet İttifakı’na HDP-PKK kan nakli yapmış, CHP’ye oy desteği sağlamıştır.
Üstelik FETÖ’cüler her yerde açık açık, göstere göstere, adeta meydan okuyarak Zillet İttifakı’na çalışmışlardır.
Maalesef üç büyükşehirde çok tehlikeli bir oyun oynanmıştır.
Diğer büyükşehirlerde de durum bundan farklı değildir.
Büyükşehir ilçe belediyelerinde sayısal ve siyasal üstünlük Cumhur İttifakı’ndayken, büyükşehir belediye yönetimleri şu çelişkiye bakınız ki Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçmiştir.
Mesela Ankara’da Cumhur İttifakı 25 ilçenin 22’sinde belediye yönetimini kazanmış, üç ilçenin yönetimi de CHP’de kalmıştır.
Buna rağmen büyükşehir belediye başkanlığına hakkındaki suçlamalardan henüz aklanmamış ve hukuken temize çıkmamış bir şahıs seçilmiştir.
Bize göre, ilçe belediyelerindeki iradenin büyükşehir belediyesine yansımamış olması kafa karıştırıcı bir pürüz, demokratik bir zafiyettir.
Bunun tamir ve telafisi şarttır.
Önümüzdeki gündem konularından birisi de bu olmalıdır.
Mahalli idarelerde sistemsel onarım, yönetimsel düzenleme elzemdir.
Hatırlanacağı üzere, konuyla ilgili teklifimizi 2 Nisan 2019 Salı günü partimizi takip eden muhabirlerle bir sohbet esnasında dile getirmiştim.
Bir sistem adaletsizliğinden, bir sistem dengesizliğinden bahsetmiştim.
İlçelerde başarı kazanıp büyükşehirde kaybetmenin normal ve kabul edilebilir bir şey olmayacağına vurgu yapmıştım.
İlçelerde sandığa yansıyan iradeyle büyükşehir belediyesi seçiminde sandıktan çıkan neticenin çelişmesini demokrasi açığı, bir sistem arızası olarak yorumlamıştım.
İlaveten demiştim ki, öyle bir sistem inşa edilsin ki, sadece büyükşehir belediye başkanını seçelim, o da üstlendiği görev ve yetkiye dayanarak ilçe belediye başkanlarını belirlesin.
Bunda ne mahsur vardır?
Bu teklifimizden dolayı keyfi kaçanlar neye ve kime hizmet etmektedir?
Korkmaya, kaçmaya, kaçak güreşmeye gerek yoktur.
Teklifimizi bölücü ve yıkıcı çevrelerin üslubunu kullanarak eyalet sistemine yeşil ışık yakılıyor diyerek çarpıtmak ahmaklıktır, cahilliktir, hatta utanmazlıktır.
Türkiye’yi eyaletlere bölmeyi amaçlayan alçaklara hizmet edenler bellidir.
Kürdistan çağrısı yapan siyasi teröristlerle hedef ve emel birliği içinde olan köksüzler bilinmektedir.
Mehmetçik katilleriyle aynı hizaya giren kimliksizlerin teklifimizi sulandırması, bize çamur atması düştükleri derin çukurdan kurtulmalarına yetmeyecektir.
Onlar kendi dertlerine yansınlar.
En iyi bildikleri bühtanlarla avunsunlar, bayağı dedikodularla vakit harcasınlar.
Biz Türkiye’nin huzuru için gerekirse alayını karşımıza alırız.
Bir yeri gelirse zillete düşenlerin hakkından tek başımıza geliriz.
Eyyamcılar, entrikacılar, erdemsizler, bize eyalet uyarısı yapmasınlar, gitsinler zillet ve rezaletten yakalarını kurtarmayı denesinler.
Biz ne dediğimizi biliyoruz.
Hiç kimsenin küçük aklına ihtiyaç duymuyoruz.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, bu kabulden asla taviz vermiyoruz.
Milletin iradesinin üstünde irade tanımıyoruz. Bunu da hücrelerimize kadar biliyor ve benimsiyoruz.
Zilletin ortakları, köşe yazarları akılları varsa kendilerine saklasınlar.
Eğer teklifimiz kabul görürse, hiç olmazsa büyükşehir ölçeğinde hem bir tutarlılık, hem bir ahenk, hem de bir denge sağlanmış olacaktır.
Böylelikle mahalli idareler yönetimiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi arasında tam bir uyum tesis edilecek, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki dengelenmeyle birlikte var olan boşluklar doldurulacaktır.
Müteakiben Türkiye’nin eli daha da güçlenecektir.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili beşinci yorum ve kanaatimiz şudur: Bu seçim sonuçları göstermiştir ki, yerel yönetimlerde yeni bir yasal ve sistemsel reform büyük ihtiyaçtır.
Konunun TBMM’ye gelmesi halinde parti olarak her desteği vereceğimiz, her katkıyı sunacağımız çok ama çok iyi bilinmelidir.
6- 31 Mart seçimlerinin üzerinden iki hafta geçmesine rağmen İstanbul’da sular durulmamıştır.
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı en çok oyu alıp mazbataya şimdilik hak kazanmış gibi görünse de, İstanbul’daki seçimlere şaibe karıştığını akıl ve vicdan sağlığı yerinde olan hiç kimse inkar edemeyecektir.
Organize sandık yolsuzluğu ortaya çıkmıştır.
Büyükçekmece ile Maltepe’de mızrak çuvala sığmamaktadır.
Hayali seçmen yazımı, boş arsalarda seçmen gösterilmesi, sanal binalara seçmen yerleştirilmesi, sandık görevlileri hakkındaki kuşkular, oy kaydırmaları, geçersiz oyların çokluğu, FETÖ müdahalesiyle ilgili iddialar, ıslak imzalı ve mühürlü sandık sayım-döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanakları ve YSK’ya bildirilen oylar arasında fahiş farklar İstanbul’da seçimi gölgelemiştir.
Şunu hiç kimse aklından çıkarmasın ki, şaibesiz, şüphesiz ve tertemiz bir oyla seçimi kazanan kim olursa olsun saygı duyarız, sonuçlara riayet ederiz, muhatabını tebrik etmekten de çekinmeyiz.
Kompleksimiz yoktur, karanlıktan göz kırpmayız.
31 Mart gecesi, “Bir oy bile kazanmak için yeterlidir” sözümü istismar edip, takip eden günlerde İstanbul’daki sandık usulsüzlükleri karşısında yapmış olduğum açıklamalarla ilk günkü beyanımın ters düştüğünü ileri sürenlerin ya akıllarında noksanlık ya da karakterlerinde namertlik vardır.
Biz ne diyoruz, bunlar ne anlıyor. Nato Kafa Nato Mermer.
Bakınız ne diyordu Hz. Mevlana:
“Bir cümle yeter sözden anlayana, destan yazsan fark etmez laftan anlamayana.”
Gören göze perde olur mu?
Saat gibi işleyen basirete engel konur mu?
Hakka, hukuka, adalete kast etmek failini huzura kavuşturur mu?
Ne yapsaydık, milli irade dolandırıcılarına sessiz mi kalsaydık?
29 binden 13 binlere gerileyen oy farkını dikkate alıp, Sayın Binali Yıldırım lehine kullanılan yaklaşık 16 bin oyun nasıl çalındığını, nereye yazıldığını, nasıl gizlendiğini merak etmeyelim mi? Peşine düşmeyelim mi? Mesele yapmayalım mı? Bunun düzeltilmesini istemeyelim mi?
“Kazanmak için bir oy yeterlidir” sözüm, adam olanlar, ahlaklı olanlar, adil olanlar, Allah korkusu taşıyanlar için geçerlidir.
CHP’nin zeka özürlü sözcüleri polemik gevişini başka yerlerde yapsınlar, ama adaletten de kaçmasınlar, sandıklarda çevirdikleri filim fırıldakların günü geldiğinde ortaya çıkacağını unutmasınlar.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimi hakkında Avrupa’dan, ABD’den peş peşe açıklamalar yapılmıştır.
Seçim sonuçlarının tanınması istenmiş, mazbata ve unvan meraklısı CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı övülmüştür.
Seçim Türkiye’de yapılmıştır.
Seçimi yapan Türk milletidir.
ABD’ye ne oluyor, Avrupa ülkeleri niye telaşlanıyor?
İçişlerimize karışmakla, demokrasimiz üzerinde kuşkular uyandırmakla nereye varmak istiyorlar?
31 Mart’ta katılımın yüzde 85’lere yakın çıkması, milli iradenin şeffaf, dürüst, adil, hakkaniyetli, eşit ve kanuni olarak sandığa yansıması için hukuki sürecin fonksiyonel olarak çalışması yabancı ülkeleri neden geriyor, niye ürkütüyor?
ABD’de, geçmişte nasıl seçimlerin yapıldığını gayet iyi biliyoruz.
Mahkeme kararlarıyla başkanlık ilanlarını unutmuş da değiliz.
Milliyetçi Hareket Partisi milli iradeye saygılıdır.
Yüksek Seçim Kurulu’nun alacağı her türlü karara bağlıdır.
Ancak İstanbul’daki usulsüzlükler ve sandık hileleri Türkiye’yi kaosa, kargaşaya, krize sürükleyecek hatalara yönelecekse, çare yine demokrasi içinde aranmalıdır.
Eğer sonuçlar toplum vicdanında huzur bulmayacak bir anlayış içinde gelişirse İstanbul’da seçimin tekrarı çözüm olarak düşünülebilecektir.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili altıncı yorum ve kanaatimiz şudur: İstanbul’daki şayialarla ilgili Yüksek Seçim Kurulu’nun tevsik edilmiş iddiaları inceleyip bir karar vermesi, şayet organize sandık yolsuzluğu tespit edilirse 298 sayılı kanunun 130. Maddesinde ifade edilen “Olağanüstü İtiraz” süreciyle birlikte seçimlerin yenilenmesi en mantıklı yoldur.
Hak edilmemiş bir başarı, çalınmış bir zafer hiç kimseye fayda getirmeyecektir.
İstanbul’un gelecek beş yılını karartmak, gerilimlerin yaşanmasına çanak tutmak, hizmet yerine sürekli kavgayla zaman kaybetmek yanlıştır, büyük bir vebaldir.
7- Doğu ve Güneydoğu’da Kürt kökenli kardeşlerimiz HDP’ye mesafe koymuşlar, huzura evet demişler, milli birlik ve kardeşlikten yana tercihlerini kullanmışlardır.
Hepsini tebrik ediyor, alayını birden kucaklıyorum.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili yedinci yorum ve kanaatimiz şudur:
Kürt kökenli kardeşlerimiz oynanan oyunları görmüş, bölücü terör örgütü PKK’ya haddini bildirmiş, siyasetteki acentesi HDP’ye yeter artık mesajını vermişlerdir.
Bu gelişme umut vericidir, Türkiye’nin geleceğine değerli bir hizmettir.
8- Bir yanda 31 Mart’ın sancıları devam edip sonuçları üzerinde münakaşalar sürerken, diğer yanda ülkemizi doğrudan veya dolaylı ilgilendiren uluslararası gelişmelerin seyri de kötüleşmektedir.
Ekonomik tetikçiler yine devrededir.
Zillet İttifakı’nın sözde Kürdistan çığırtkanı bu kez de vaat edilmiş topraklardan hayasızca bahsetmiştir.
Zannedersiniz Siyonizm tarafından kayyum olarak görevlendirilen kimliksiz ve temelsiz şahsın, tam da İsrail’in Golan Tepeleri ve Batı Şeria komplosu devredeyken bu çıkışı yapması Türkiye üzerindeki hesapları iyice ayyuka çıkarmıştır.
Vaat edilmiş topraklardan bahseden, bu toprakları kuruttuğumuzu iddia eden kişi bir milletvekilidir, HDP’nin eşbaşkanıdır, CHP’nin, İP’in, SP’nin yoldaşıdır.
Büyük İsrail Projesinin Truva Atı olan bu soysuzlar tek kelimeyle vatan hainidir.
İsrail’de yapılan seçimler ve Netenyahu’nun ulaştığı netice bölgemiz için karanlık senaryoların sertleşerek devamına işarettir.
Sudan’da darbe olmuş, Ömer El Beşir devrilmiş, nihai olarak tutuklanmıştır.
Libya kaynayan kazana dönüşmüş, ülke pek çok eli silahlı örgüt arasında adeta pay edilmiş, kaostan yakasını kurtaramamıştır.
Fransa ve İtalya sözde Ermeni soykırım iddialarını tekrar gündeme getirerek Türkiye husumetlerini göstermişlerdir.
İtalya Temsilciler Meclisi’nin 10 Nisan 2019 tarihli rezil önergesi Ermeni iddialarının iç siyasi çıkar hesapları adına bir vasıta olarak kullanılmasının maksatlı ve sinsi bir örneğidir.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle “24 Nisan’ı Anma” günü ilan etmesi utanç verici bir rezalettir.
Fransa eğer anacaksa, Afrika’da katlettiği masumları anmalıdır.
Eğer anma günü düzenleyecekse, bir asır önce Çukurova’da döktüğü kanları anmalı, biraz vicdan, biraz adalet, biraz hak, biraz insan onuru gözetiyorsa Türk milletinden özür dilemelidir.
Fransa ve İtalya’nın sözde Ermeni soykırımı istismarını şiddetle kınıyorum.
Öte yandan ABD provokasyonlarına devam etmektedir.
Terör örgütlerini silahlandırmayı sürdürmektedir.
S-400 gerilimi had safhadadır.
Alacağımız F-35’lerin ne olacağı muammadır.
Kimden hangi silahı alacağımızın izin ve icazet mercii ne zamandan beri ABD olmuştur?
Bağımsız bir devlet hangi silahı, hangi füze savunma sistemini, nasıl ve kimlerden temin edeceğini sadece ve sadece kendi belirleyecektir.
Türk milletini bilen bilir, bilmeyen Milli Mücadele yıllarını gözleri kızarana kadar okur ve öğrenir.
Milli güvenlik ihtiyaçlarımızın karşılanması konusunda ABD bilirkişi midir? Onay makamı mıdır? Türkiye ABD’nin sömürge ülkesi midir?
Bu pervasızlık, bu küstahlık, bu vandallık Türkiye düşmanlığının ayan beyan kıyıya vurma halidir.
Sayın Cumhurbaşkanımızı Türkiye’nin meşru egemenlik haklarını cesur bir şekilde savunmasından dolayı gönülden tebrik ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi’nin ne pahasına olursa olsun yanlarında olacağını kararlı bir şekilde duyuruyorum.
ABD Başkan Yardımcısı Pence’in tehditleri artık sabırları taşırma noktasındadır.
Türkiye’nin NATO üyeliğini sorgulayan, S-400’ü alırsanız ortaklığı riske atarsanız diyen bu kovboy bilmelidir ki, al atını yap tımarını diyeceğimiz günler inanıyorum ki, çok uzak değildir.
Kısaca ifadeye çalıştığım gelişmeler Türkiye’nin beka sorununun ne kadar derin ve geniş olduğunu gözler önüne sermektedir.
Milli bekaya dudak bükenler, soruyorum sizlere, hala mı pişman değilsiniz? Hala mı ıslah olmadınız? Hala mı ne bekası diyerek hezeyan içindesiniz?
Kimin hangi belediyeyi aldığının esasen bir anlamı yoktur.
Türkiye kuşatılmışken, milli varlığımız, egemenlik haklarımız dört bir koldan taciz ve saldırı altındayken siyasi çetele tutmak, koltuk derdine düşmek şerefli bir davranış olamayacaktır.
31 Mart Mahalli İdareler Seçimleriyle ilgili sekizinci yorum ve kanaatimiz şudur:
Milli bekamız her şeyin önündedir.
31 Mart’ta Cumhur İttifakı’nın beka duyarlılığı desteklenmiştir.
2023’de lider ülke Türkiye hedefine ulaşacaksak bunu ancak bekamızı koruyarak, birlikten güç doğacına inanarak yapabiliriz.
CHP Genel Başkanı’nın böyle bir meselesi olmayabilir.
Herkes mayasının ve meşrebinin gereğini yapacaktır.
İP’in zaten fikri de zikri de bulanıktır, buruşuktur, budanmıştır, bunalım kapanındadır.
HDP, ipini çoktan Kandil’e vermiştir, ondan zaten en ufak hayır gelmeyecektir. Gelmesi de beklenmeyecektir.
PKK’nın, FETÖ’nün, Türk ve Türkiye düşmanlarının karşısında yegâne güç Cumhur İttifakı’dır.
Cumhur İttifakı Çanakkale’deki direniş siperi, Büyük Taarruzdaki hücum iradesidir.
Bu ittifakı çatlatmaya, siyasi hesaplarla yıpratmaya, fitne çıkarmaya hiç kimsenin nefesi de Allah’ın izniyle yetmeyecektir.
Cumhur İttifakı Türkiye’dir, 2023 müjdesidir, istikrardır, iradedir, iddiadır, milli duruştur, bekamızın yürek atışıdır, Türk milletinin tarihi ifadesidir.
Sözlerime son vermeden 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde fedakârca çalışan bütün dava arkadaşlarımızı, değerli milletvekillerimizi, MYK ve MDK üyelerimizi, tüm adaylarımızı, seçilen kardeşlerimizi, tüm teşkilatlarımızı yürekten kutluyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımıza, AK Partili kardeşlerime, aziz milletime şükranlarımı sunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
İki günlük toplantı sürecimizin başarılı geçmesini diliyorum.
Değerli basın mensuplarına basın toplantımıza katılımlarından dolayı teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.