Başta Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli olmak üzere partimiz ve camiamız, CHP tarafından hedef tahtasında tutulmaya devam etmektedir. CHP’nin Grup Başkanvekili, izansızca partimize “şamar oğlanı” benzetmesi yapabilmekte, daha sonra da özrü kabahatinden beter denecek nitelikte açıklamalarına devam etmektedir.
Öncelikle hatırlatmak isteriz ki CHP, tarihî kodlarıyla hiçbir şekilde bağdaşmayacak şekilde Kuvvacıların, Müdafaa-i Hukukçuların ve aziz Atatürk’ün kemiklerini sızlatacak bir biçimde HDPKK’nın “şamar oğlanı” rolüne razı olmuştur. Bu razı oluş ise maalesef CHP’ye bir karakter özelliği kazandırmıştır. TBMM’de atılan Kürdistan naralarını “düşünce özgürlüğü” olarak tanımlayan, daha önce de ifade ettiğim gibi “PKK’nın don lastiği” olmuş CHP, “şamar oğlanı” rolüne razı olduğu için herkesi öyle görüyor olabilir. Bu sebeple akla tek ihtimâl gelmektedir ki CHP, dünyayı da öyle algıladığı için, tamamıyla bilinçaltını dışa vurmaktadır.
Cumhuriyet’in kurucu kahramanlarıyla ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile yolunu ayıran, Cumhuriyet’in değerleriyle kavgalı olan, en önemlisi de Cumhuriyet’in üzerine inşa edildiği “üniter-ulus devlet”in düşmanlarıyla kol kola giren ve “numaralı Cumhuriyetçiler” ile aynı hizaya giren bir partinin adında Cumhuriyet olması da ayrı bir çelişkidir.
Mezkûr şahıs, Kılıçdaroğlu’nun şamar oğlanı olabilir. Muharrem İnce’ye kızan Kılıçdaroğlu’nun, bu zatı şamarlıyor olması da kuvvetle muhtemeldir. Ama bu tokatçılık eğilimi, CHP’nin iç meselesidir. Dolayısıyla CHP’de hamam oğlanlığı mı, iç oğlanlığı mı yoksa şamar oğlanlığı mı revaçtadır bilemeyiz.
Merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin, “Bu adam öylesine pis, mülevves ve kirli ki, Akdeniz’e düşse o deniz Karadeniz haline gelir.” dediği adamların tipik numunesi olan bu zata tavsiyemiz, kirli ağzına partimizi almamasıdır.
Mezkûr şahsın bu tavrı, diğer yanıyla şaşırtıcı değildir. Balığın baştan kokması, cemaatin imamla yarışması misali CHP Genel Başkanı’nın politika kürsüsünde rakiplerine en yakışıksız ifadelerle saldırmak suretiyle politik rekabetin düzeyini “Mariana Çukuru”nun bile altına düşürdüğü bir dönemde, partisinin Grup Başkanvekilinin zıvanadan çıkması çok da sürpriz olmamıştır.
İmamın ruhi muvazenesini ve sağduyusunu kaybedip ölçüyü kaçırması durumunda, cemaatinin de akıl sağlığını yitirmesi ve cemaat içinde “ön alma, rol kapma yarışı”nın başlaması kaçınılmazdır.
CHP ve onun sözcüleri Türkiye’nin meselelerine makul ve mantıklı çözümler üretemeyince çareyi çirkeflik, kavga ve husumet siyasetini TBMM’ye, parti kongrelerine ve meydanlara taşımakta bulmuşlardır.
CHP, ebedî muhalefete mahkûm olmanın verdiği hırçınlıkla uzlaşmaz, kavgacı, asi ve kirli siyaseti parti misyonu hâline getirmiştir.
Çizmeden yukarı çıkmayı, aşağılık küfür ve iftiralarla rakiplerini küçük düşürme gayretini marifet belleyen CHP’liler, bu yolla halkın teveccühünü kazanacaklarını sanıyorlarsa akıllarını peynir ekmekle yemişler demektir.
CHP Grup Başkanvekili siyasi adap ve nezaket kurallarını hiçe sayarak, yerini, haddini ve hududunu bilmeden cami duvarına bevlettiğine göre partisinin ilk seçimlerdeki mukadder yıkım ve hüsranını şimdiden hissetmiş olmalıdır.
Bahse konu Grup Başkanvekilinin çirkin ifadelerini kendisine ve partisinin genel başkanına iade ediyoruz.
Halk arasında sevgisizliğin menşei, siyasette barış ve hoşgörü ikliminin katili, sokaklarda huzursuzluğun ve kaosun mimarı, TBMM’de kavga ve patırtının müstahsili konumunu başka partilere bırakmayan mahallenin sahte kabadayısı CHP’ye nasihatimizi merhum halk ozanı Âşık Mahzuni’nin bir türküsünün sözleriyle iletiyoruz:
Kör olası Kel Ömer,
Kel Ömer unutma bunu,
Hatırını yıktın Haydar’ın…
İtini bağla bari.