Genel Başkan Yardımcımız ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Prof.Dr. Edip Semih Yalçın yapmış olduğu açıklamada, “Türkiye’nin, bölgesinde güven veren ve iş birliğine ihtiyaç duyulan bir ülke konumuna yeniden yükselmesinden içeride rahatsız olan mahfillerin başında zillet ittifakı gelmektedir.” dedi.
Açıklamasında Türkiye’nin küresel salgın ve buna ağlı gelişen olumsuz şartlara rağmen yapılan mücadele ile bu dönemin yıkıcı olmasının önüne geçildiğini, verdiği terörle mücadeledeki başarılar, ekonomideki üretim ve ihracat yapan ülke konumuna gelinmesi gibi örneklerle dillendiren Yalçın, bu durumun ‘Zillet İttifakı’ dediği CHP-İP-HDP hariç herkesi ve tüm kesimleri sevindirdiğini söyledi.
Yalçın, “Zillet ittifakı, zulmet cephesine dönüşmüştür.” derken şunları kaydetti;
TÜRKİYE, ÜRETİM VE İHRACAT YAPAN ÜLKE KONUMUNA GELMİŞTİR
“Küresel salgın bütün dünyayı kasıp kavururken, Türkiye korona virüsle mücadelede Avrupa ülkelerini bile geride bırakarak başarılı bir grafik çizmiştir.
Elîm kayıplarımıza rağmen istikrarlı ve kararlı bir mücadele ile salgının yıkıcı bir sel olması engellenmiştir.
İçeride terörle mücadele büyük bir başarıyla sürdürülerek PKK başta olmak üzere bütün terör örgütlerinin beli kırılmıştır.
Dün teröristlerin cirit attığı kırsalda ve dağlarda; artık turistik geziler, sosyal etkinlikler düzenlenmektedir.
Halk; devletin sağladığı caydırıcı otorite sayesinde huzur bulmuş, geleceğinden çok emin olduğu bir ortama kavuşmuştur.
Türkiye; tarihinde görmediği ölçüde üretim ve ihracat yapan bir ülke konumuna gelmiştir.
ZİLLET İTTİFAKI HARİÇ HERKESİ, HER KESİMİ SEVİNDİRMEKTEDİR
İthalat ihracat dengesindeki makas her geçen gün daralmaktadır.
Özellikle savunma sanayiinde erişilen ve bütün dünyayı kıskandıran başarılar; -zillet ittifakı hariç- herkesi, her kesimi sevindirmektedir.
Türkiye, savunma sanayiinde motor üreten ve ihraç eden bir ülke seviyesine gelerek bu alanda süper lige yükselmiştir.
Türkiye’nin savunma sanayii alanında yakaladığı ivme; gerek terörle mücadelede, gerekse savunma ve güvenlik çıkarlarımızın korunmasında elimizi güçlendirmiştir.
Diğer taraftan Türkiye, geçmiş dönemlerde dış politikada yapılan hataları telafi etmek üzere gerçekçi ve akılcı bir diplomasiye yönelmiştir.
RAHATSIZ OLANLARIN BAŞINDA ZİLLET İTTİFAKI GELMEKTEDİR
“Değerli yalnızlık” yanlışının biriktirdiği tortular temizlenmeye başlamış, bölge ülkeleriyle ilişkilerde detant ve iş birliği kapıları aralanmıştır.
BAE ile ilişkilerin iyileştirilmesi yolunda atılan adımlar ve bu ülkeyle yapılan kapsamlı anlaşmalar, Türkiye’nin doğru yolda olduğunun göstergesidir.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde İçişleri, Dışişleri ve Savunma Bakanlarımız başta olma üzere hükümet üyelerinin gayretli, başarılı çalışmalarını takdirle karşılıyoruz.
Ülkemizin dış politikada yaptığı olumlu hamleler, tabiatıyla Fransa ve Yunanistan gibi bize karşı hasmane tutum sergileyen ülkeleri rahatsız etmiştir.
Türkiye’nin, bölgesinde güven veren ve iş birliğine ihtiyaç duyulan bir ülke konumuna yeniden yükselmesinden içeride rahatsız olan mahfillerin başındaysa zillet ittifakı gelmektedir.
CHP ve İP başta olmak üzere zilletçiler; Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’yle aynı kafada, aynı duygudaşlıktadır.
Mevcut sorunlara rağmen ekonomide ve dış politikada kendini gösteren olumlu tablo, zillet cephesi tarafından kuru gürültü ve taşkınlıkla örtülmek istenmekte, hem kafalar hem de sokaklar karıştırılmaya çalışılmaktadır.
Lakin milletimizin engin feraseti ile sağduyusunun hırtla kurdu, çakalla tilkiyi ayırt edecek kudrette olması; zillet ittifakının hatırda tutması gereken hususların başında gelmektedir.
YALAN, KAOS TELLALLIĞI VE KRİZ PLANLAYICILIĞI…
Halkı aldatmak, bol keseden vaatte bulunmak, asla gerçekleştiremeyeceklerini allayıp pullayıp sunmak; yalancı zillet ittifakının bir başka çirkin yüzüdür.
Akşam kararsızlık, çaresizlik ve yetersizlikle yatıp sabah kaos ve şiddet cinnetiyle uyanmak, zilletçi muhalefetin kalıcı politika tarzı hâline gelmiştir.
Yalanda, kaos tellallığında ve kriz planlayıcılığında ısrar; bir siyasi anomali belirtisidir.
Zillet ittifakının bir süredir başvurduğu karanlık siyasi stratejinin özeti şudur:
İç ve dış politikadaki müspet gelişmeleri olumsuz gösterip gerçekleri saptırmak, ekonomide ve kurdaki dalgalanmaları bahane ederek halkı paniğe sevk etmek, bundan kendine çıkar sağlamak.
Zillet ittifakı, hem hâl hem de gelecek adına karamsarlık ve umutsuzluk pompalayarak ülkede panik havası oluşturmaya çabalamaktadır.
Zillet ittifakı, zulmet cephesine dönüşmüştür.
Oysa Türkiye’de sükûn, istikrar, güven ve toplumsal barışın devamına, ekonomide çarkların hızla dönmesine ihtiyaç vardır.
İktidara gelirsek her şey iyi olacak diyenlerin hedefe ulaşma yöntemi; sadece asıl niyet ve masatlarını değil, ehliyetsizlik ve liyakatsizliklerini de ele vermektedir.
Halktan iktidar talep edenlerin, öncelikle mevcut problemler karşısında –eğer varsa- alternatif çözüm önerilerini kamuoyuyla paylaşması icap eder.
Ne var ki CHP ile yancılarının çözüm ve uyum dağarcığı tamtakır; kavga, gerginlik, çatışma ve ayrışma heybeleri ağzına kadar doludur.
Ajitasyonla ve kaos münadiliğiyle hiçbir siyasi partinin iktidara geldiği, hiçbir propaganda yönteminin başarıya ulaştığı görülmemiştir.
Üstelik siyaset tarihi, bu tür metotların rakiplerin işine yaradığına dair misallerle doludur.
KILIÇDAROĞLU’NUN CHP’Sİ VE BUGÜNKÜ SOL AYNI KİRLİ OYUNU TEZGÂHLIYOR…
Türkiye’de demokratik tecrübelerle sabittir ki sandıktan siyaset aynasına yansıyan irade; kaos ve kriz çığırtkanlığıyla asla değişmemiş, halk güvensizlik havası yaymaya çalışanlara iktidar izni vermemiştir.
Bunun istisnası sadece darbe dönemlerinde görülmüştür. Halkoyuyla iktidara gelmiş Başbakan Adnan Menderes ve iki yol arkadaşının 1960 Askerî Darbesi sonrasında idam edilmesinin ardından CHP’ye iktidar yolunun açılması, buna acı bir örnektir.
CHP kurmaylarıyla destekçisi sol basın; kaos yaratıp halkı ayaklandırarak iktidarı iş başından uzaklaştırma yöntemini 27 Mayıs 1960 Darbesi öncesinde tecrübe etmiş, ancak başarılı olamamıştır. Askerî darbe de bunun üzerine hayata geçirilmiştir.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ve bugünkü sol basın da aynı kirli oyunu tezgâhlama derdindedir.
Sözcü ve Cumhuriyet başta olmak üzere zillet ittifakını destekleyen medyanın köşe yazılarına, manşetlerine, sosyal medyada dolaştırılan kin ve nefret dolu satırlara bakınız; 27 Mayıs 1960 öncesiyle aynı dili ve üslubu görürsünüz.
Gezi kalkışması ve arkasından 2016 yılının 15 Temmuz’undaki darbe teşebbüsü de aynı niyetlerin eseridir. Ancak kötü maksat, o günlerde karşısında doğrudan milleti bulmuştur.
Menderes döneminde sessiz kalan halk yığınları, bu defa bilinçli davranarak darbeci ve vesayetçi zihniyete canı pahasına sıkı bir ders vermiştir.
Ancak CHP ve arkasındaki vesayet odaklarıyla kriz planlayıcısı küresel aktörler yenilmeye doymamış, emellerinden vazgeçmemiştir.
CHP DARBECİDİR, CHP VESAYETÇİDİR
Zilletçilerin bütün hırçınlıkları, masaları yumruklamaları, helalleşme zarfına konmuş aldatma seremonileri, cebelleşme ve cepheleşme mitingleri tertip etme çabaları bundandır.
Cumhur İttifakına ve bu ittifaka destek veren halkımıza ‘gayri milli’ diyebilen Kılıçdaroğlu tam bir ‘milliyetsiz milliyetçi’ haline gelmiştir.
Bu haliyle Zilletin başını çeken CHP, tertipçidir.
CHP darbecidir.
CHP vesayetçidir.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ İLE ÇOK BAŞLILIK VE RANT KAVGASI BİTMİŞTİR
Erken seçim çığırtkanlığına gelince…
Hastalıklı parlamenter sistemin arazlarından biri olan erken seçim atmosferleri, geride kalmıştır.
Parlamenter sistemin koalisyonlar, siyasi istikrarsızlıklar, hükümet ve güvenoyu krizleri gibi kronik hastalıkları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi aşısıyla tedavi edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin temel hedeflerinden biri, hükümette istikrarı ve icraatta hızı kalıcı kılmaktır.
Bu sayede Türkiye’yi ikide bir erken seçim kısır döngüsüne sokan siyasi kavga, anlaşmazlık ve tıkanıklıklara son verilmiştir.
Çok başlılık ve rant kavgası bitirilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, seçimlerin zamanında yapılması hükümetin halktan aldığı yetkiyle işine bakması için getirilmiştir.
Bugün, bütün meselelere rağmen ülkede istikrar ve sükûn hâkimdir.
Halk; gelecek endişesi sarmalında değil, ümit ve beklenti havasındadır.
Ruh çağırırcasına sahneye konan iç karatma ve yeis oluşturma seanslarına prim verilmemektedir.
Halkın çoğunluğunu oyunu almış ve güven sorunu bulunmayan bir hükümet iş başındayken; Türkiye’nin sorunlarının çözümünü maceracı ittifaklarda aramanın beyhude olduğu, kamuoyunda yaygın bir kanaattir.
O bakımdan, hakikatleri görmezden gelip inkârcı politikalar takip etmek faydasızdır.
Zillet ittifakı ve bilhassa CHP-İP ikilisi akıntının tersine kürek çekmektedir.
GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ
Zillet ittifakına bakınca halkın gördüğü tablo şudur:
Bunlar, kamuoyuna kargaşa ve buhran pompalarken, iktidara geldiklerinde nasıl bir çok başlılığa yol açacaklarının ve rant kavası çıkaracaklarının resmini vermektedir.
Geleceği öngörmek için müneccim olmaya gerek yoktur.
Görünen köy kılavuz istemez.
Biz, ileride olacakları şimdiden haber verelim:
Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener; bütün siyaset artıklarını doldurdukları zillet ve zulmet kayığıyla 2023 Haziran’ında bitap ve harap bir vaziyette karaya çıkacaklardır.
Daha kıyıya yaklaştıklarında, Cumhur İttifakı gemisinin demokrasi limanına çoktan demir attığını yeis içinde göreceklerdir.”